3 Ağustos 2016 Çarşamba

Sen bunları okuduğunda petunya , ikimiz arasında birçok şey yaşanmış ve bitmiş belki de hiçbir zaman başlamamış olcak. Çünkü varlığından bile haberdar olmadığın bu blogu keşfetmen yıllarını alacak. Belki de hiçbir zaman bulmayacaksın . Kendi yazdığı bloga bile bir yıldan uzunca süre hic ugramayan hatta yazdiklarini unutan bi adamdan ne beklenir ki? Belki başka bir adam bulacak ve böyle sevilmek isteyecek. Ve senden başka hiçkimse buranın senin için oluşturuldugunu , petunyanın sen olduğunu bilmeyecek. Çünkü yazacaklarımı yüzüne söyleyecek kadar cesaretli değilim. Hayattaki tek başarısızlığı erkekler olmuş bir kadinin sana tanisma mesaji atmasi bile aşırı bi hareketti zaten. O an anlamaliydim sana ulaşmak için sınırları aşacağımı. Seninle tanisali sadece 5 gün oldu. 30 temmuz gecesi karar verdim tanışmaya ve hayatimda ilk kez bi adama ben adim attim. Senin instagramdan ekledim. Aninda geri takip yapmana sevinirken kendime 'bu kadar basit misin sen?' diye fisildayan iç sesimin varligindan haberin yoktu. Çünkü hiçbir zaman ulaşmaya calismamis herzaman ulasilmak istenen olmuş bi kadin ilk kez birine ulaşmak için alternatif yollari degerlendiriyordu. Ve seni tanimadigi icin umudu azdı. Hala az. Öyle olmasa zaten sana yaziyor olurdum. Bloga değil. Bu kadar az tanidigin bi adama aşık olamazsin diyeceksin şimdi . Beni sadece yazdigim 3-5 yazı kadar taniyorsun diceksin. Evet öyle. Seni cok az taniyorum ve aşık olmus da sayilmam. Ama daha önce kimseye bu kadar kısa sürede cekildigimi hissetmemistim ve tanismak icin böyle cabalamamistim. O yazida bir psikolog adayinin cikarabilecegi cok fazla anlam vardi. İçinde yasadigin calkantili durumlar babana duydugun öfke calisma hayatina atilmis olgun biri olman hele de günlük tutman. Yıl 2016. Kac kisi hâlâ günlük tutuyor ki? Bu adam benim olmali dedim. Oysa bi insan nasil sahiplenilir en ufak fikrim yok. Ve sana teslim olmayan bi adami nasik sahipleneceksin ki. Seni tanimayan bi adami nasil sahipleneceksin. Senden arkadaslarima bahsettigimde beni nasik cesaretlendirdiklerini unutamiyorum. Ve ilk mesajimi.
''Cevabi buldun mu petunya?''
Senin icin siradan bi cümle olan bu mesaji ayni anda kac his birden hissederek atmistim haberin yoktu. Heyecan ama ayni zamansa derin bi korku. Blogunu okudugumda da boyle hissetmistim. Daha önce berbat bi iliski atlattim. Tesettürlü biri olmama rağmen bana aşık oldugunu iddia eden ateist birine aşık oldum. Totalde 5 kere bulusulmus ve tanismasi konusmasi ayrilmasi toplamda 6 ay surmus (ki bu sürede elele bile tutusulmamis) bi iliskinin yaralarini tam 1 buçuk yil sardim. Cocuklugumdan beri babama bike guvenemedigim yetmezmis gibi ilk sevgilimi deli gibi severken bana yalan soyledigini öğrenmemle aglaya zirlaya terkederek içimde erkeklere karşı duydugum güvenin son demlerini de harcamis oldum. Ayrildiktan aylar sonra aldatildigimi ogrendim. Oysa gözleri aşkla bakardi emindim. Ama sevgi yetmiyormuş bunu ve daha birçok şeyi bu ilişkiyle öğrendim. Sonraki bir buçuk yilda bir erkege bile erkek gozuyle bakamadim. Bak birak ilgi duymayi hoslanmayi erkek yerine koyamadim diyorum. Ta ki sana kadar. Ne oldu nasil oldu bilmiyorum. 5 gün önce tanistigim adama nasil bu kadar baglanabildim bilmiyorum. Ama bu beni cok korkuttu. Ozellikle blogunda içki içmek kokoya merak sarmak ve intihar senaryolari tasarlamak gibi şeyleri görünce. Aynilarini ikk sevgilim de yapiyordu ve bana gelip değişmek istiyorum demişti. Bu dinsel bi değişim değildi. Gergin ruh hali ve sahte kimlikler üzerine kurulu hayatina daha ahlaki mutlu ve sakin bi tarz getirmek istemişti. Onun deyimiyle 'masumiyetimi ona bulastirmami' istemisti. Tabi herkese sergiledigini söylediği sahte kimliklerden birini de bana karşı taktigini nerden bilebilirdim ki? Aradan bunca zaman geçmişken ve 'asla tekrar sevemicem' diyip tek başıma yaşama fikrini benimsemiśken hatta kalbimin yerini unutmuşken bana hâlâ sevebildigimi animsatan ilk adamin sen olması ve bu adamin bana benzediği kadar eski sevgilime de benzemesi beni delicesine korkuttu. Sana yazarken kendime sadece şunu soyledim. Sen sadece varligini belli edeceksin ve eger seni gorebilirse sana gelmek isterse o gelecek. Bir adim daha atmayacaksin. Planim sadece ilk mesaji atip tüm ilgimi kesmekti. Vazgecmekti. Merak ediyordum varoluşsal sancilarini sonlandirip malûm soruna cevap bulup bulmadigini. Yazdim. Sen de yazdin. Bana attigin ilk mesaj eski sevgiline attigin mesajdi ( belki hâlâ varolan sevgilin bilmiyorum) hani şu sonu günaydın varoluşumun grameri diye biten mesaj. O an dedim ki bu adam beni sevmez. Siradan guzellige sahip basit bi kiz olmanin en güzel yanı bu. Birinin seni sevmeyisini kolayca kabullenebiliyosun. Çünkü dış gorunusunden etkilenmeyen bi erkegin senin icini merak etmeyecegini biliyorsun. Kendimi hep farkli gördüm. Cevremde ilgiye aç bir parca sevgi kirintisi icin dunyalari yakacak kizlardan değildim. Zaaflarimi icimde yasarim. Egom aşırı yüksek degildir. Düşük seviyede olmamasi icin ugrasirim. Bi insana dokunmak benim icin digerleri kadar siradan bisey degildir. Elini birakacagimi bildigim adamin elini tutmam. Şıpsevdi degilim. Az severim öz severim. Öylesine öz severim ki gozlerine bakmaya utanir sesini pamuk mendillere sarar saklarim. Sevgimi kolay kolay dile getirmem. Ama zeka seviyesi normalin ustunde olan biri davranislarima bakarak kolaylikla ne kadar sevdigimi anlayabilir. Günümüz kizlarinin çoğu koluna canta gibi takip gezdirecegi instagrama fotograf atip elalemi kiskandiracagi bi erkek ararlar. Ben kirpigini sakinirim herkesten. İliskimi milletin agzina sakiz, altin günlerin dedikodu gündemi yapmam. he birde herkes iliskide baskın olmak ister. Hatta erkegi parmaginda oynatmak. Bense pasif taraf olmak. Bunu soyleyince cogu kişi tepki gosteriyo geri kafali vs diye. Oysa 20 yillik ömründe kendi kendine babalik yapmis ve eve gece 3 te bile gelse 'nerdeydin' sorusunu duymayacak kadar önemsenmemiş biri icin bunu istemek gayet doğal. Babam bi cocugu oldugunun farkinda değil. Daha kötüsü son 12 yildir 2 cocugu var. Neyseki parami kazanabilen kardesimi kimsesiz birakmayan olgunlukta biriyim. Benim yasadiklarimi o yasamayacak. Çünkü ben ona baba oldum ve sonsuza kadar da olcam. Ama bana kim baba olacak ? Ömrüm boyunca bunu hayal ettim. Benden bikac yaş büyük ve benden daha olgun benden daha basarili benden daha otoriter benden daha mantikli bi adam. Ve hayatinin 20 yilinda sirtina cok ağır yükler yuklendigi icin iki büklüm olan ve güçlü kiz numarasi yapmaktan cigeri paramparca olmuş bi kadinin gölgesinde soluklanabilcegi bi adam. Bu gölge senin olsun istedim. Böyle hayal ettim. O gün korkularimi kenara birakip heyecanli heyecanli gecenin 3 üne kadar yazdim sana. Sonra dönüp okudugumda seni hic konusturmayip hep birşeyler anlattigimi farkettigimde kendime sevdirme cabama cok üzüldüm. Uzun zamandir ben bi erkegi isteyip onun icin cirpinmiyorum. Genelde cevremde kendini sevdirmeye çalışan üç beş herif oluyo ve benden ümidi kesene kadar cirpinmaya devam ediyolar. Sevemiyorum. Hastalik gibi bişey. Ve simdi daha sevgilisi olup olmadigindan bile haberimin olmadigi , beni sevme ihtimali oldukca dusuk olan bi adamdan oturmuş mesaj bekliyorum. Tam 5 gündür tam 120 saattir yazmani bekliyorum . Twitterina günde 700 kere giriyorum. Senin hakkinda tahminler yurutuyorum. Aşırı gövde gosterisi yapan birisin yani aşırı ozguvenli davranan. Eger bu gercekte de boyleyse ozguveninin temelinde bi kırık olmali ve bunu örtbas etmek için savunma mekanizmasi olarak tam tersi sekilde davraniyor olabilirsin. Yada sokaklarda milyonlarcasini gordugum götü tavanda dedigimiz ozguveni haddinden fazla olan egoist narsist aptal bi tipsin ben de seni adam yerine koyuyorum. Kim bilir. Seninle yüzyüze tanisamadan bunu bilemem. Tanismak ister miydim orasi da ayri bir sorun. Fizigime guvenmiyorum. Ve erkeklerin cogu bir kadini kalbi icin degil kalbinin üstündeki memesi icin seviyo. Gerci hoş hayatimda sevgili yapabildigim tek donemde 95 kiloydum ve deli gibi cikma teklifi aliyodum. Anlam veremiyorum. Ne dersin? Seninle bir gün ayni romanin sayfasinda bulusur muyuz? Ayni cafede garsonluk yapar miyiz? Asansör tuşlarina sakiz yapistirip kacar miyiz birgün? Kimbilir. Belki bir gün, bir yerde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder